Yepyeni bir heyecan vardı o sabah evde. Akşam babası, “yarın bir köpek alacağız demişti” çünkü. Küçük kız sabaha kadar odasında bebekleri ile konuştu sessizce, hep gelecek köpek ile neler yapacağını anlattı durdu. Sabaha kadar bir iki defa sessizce ayaklandı, odasının kapısında durdu ve içeri baktı. “nerede yatıracaktı köpeğini”.
Bir köpek gelecekti eve. Önceleri sadece arkadaşlarının evlerinde sevdikleri kıllı bir yaratık onlarla beraber yaşayacaktı bundan böyle. Evin annesi için için acaba 3 çocukla ne yapacağım diye düşünüyordu. Evin babası sabah akşam kasıla kasıla nasıl gezeceğini planlıyordu köpekle mahallede.
O gece, Kimi evi kirleten bir yaratık gördü rüyasında, kimisi bir oyun arkadaşı, can yoldaşı.
Sabah her zamankinden daha erken geldi o gün küçük kızın odasına. Küçük kız daha anne ve babası uyanmadan kalkmış ve hazırlanmıştı, Annesi izin verse kahvaltıyı da hazırlayacaktı. Tüm hazırlığı boyunca ses çıkarmamaya çalıştı evde. Babası sabah ses yüzünden baş ağrısıyla uyanırsa beklide gitmezlerdi köpeği almaya.
Salonda ses çıkarmadan oturuyordu küçük kız. Köpek sanki yanında yatıyormuş gibi sağ eli koltuğun üstünde bir şeyleri okşuyordu. “Acaba” diye düşündü, “Akşamları kendisiyle yatmasına izin verirler miydi? Köpeğin”. “İsmi ne olacaktı?”. “Ya rengi ne olacaktı? Rengi. Nasıl görünecekti, kulakları, kuyruğu nasıl olacaktı, kendisini sevecek miydi?” Bir sürü soru vardı aklında. Bir sürü şey merak ediyordu. Ama en çok o kıllı yaratıkla konuşmayı bekliyordu. Babasının bir arkadaşı, “hep köpeği ile konuştuğunu ve köpeğinde kendisine cevap verdiğini söylüyordu.” Bir köpek nasıl cevap verebilirdi, işte en çok bunu merak ediyordu.
Güneş küçük kızın sabahına nazaran daha geç geldi büyüklerin odasına. Uyku mahmurluğu henüz üzerlerindeyken 10-15 dakika daha sarılıp uyumayı denediler, beceremediler. Baba acıkmıştı. Anne geç kalıyordu. İkisi hemen hemen aynı zamanda kalktılar yataktan, giyindiler. Biri acele ile mutfağa yöneldi, diğeri çalışma odasına pc başına, Sabah saatlerinde daha hızlı oluyordu internet.
İkisi de küçük kızın heyecanını fark etmemişti ilk anda. “Kahvaltı hazır” diye seslendiğinde anne, önce küçük kız geldi mutfağa, Üstünde özenle seçildiği belli olan kıyafetleri vardı. Hemen ardından da baba sofraya oturdu, evin büyükleri kahvaltının ortasına doğru fark ettiler kızın heyecanlı davranışlarını. Günlerden Cumartesi olduğu için babanın dairesi yoktu. Anne bir saatlik bir toplantıya gidip gelecekti. Sonra, ver elini köpek çiftliği.
Zaman geçmek bilmedi. Heyecandan kalbi sıkışıyordu kızın, bazen zor nefes aldığını hissediyordu. Birkaç gün önce baba eve köpekler ile ilgili bir kitap getirmişti, anneyi ikna edebilmek için. Gizli gizli kızda okumuştu kitabı, aslında resimlerine bakmıştı daha çok, kitapta anlamadığı birçok kelime yazıyordu. Evin babası bir süre sonra “işte bu demişti bizim eve en yakışan köpek.” Uzun uzun bakmıştı kız köpeğin resimlerine. Uzun tüylü, kendisine nazaran daha iri bir köpekti. Babası “Golden Retriever” demişti köpeğin cinsi için, “Çocuklu aileler için en elverişli köpeklerden biri” diyordu bir yandan da. Bütün bu konuşmalardan annesinin köpek fikrine çok sıcak bakmadığını anlıyordu kız.
Hiç bitmeyecek diye düşündüğü zaman bitmiş anne toplantıdan eve gelmişti. Hep beraber arabaya atlayıp köpek çiftliğine doğru yola çıktılar. Küçük kız heyecanını gizlemek gereğini görmeden sürekli köpekten bahsediyordu arabada. Baba ve annesine sorular soruyor izinler koparmaya çalışıyordu. Köpeği ne zaman tek başına gezdirebilecekti?, köpek onun odasında yatabilir miydi?, adı ne olacaktı? Birçok soru daha geliyordu aklına ama bir önceki soruyu sorana kadar diğeri bir yenisi ile değişi veriyordu bu yüzden kimi zaman 5 düşünüp iki sorabiliyordu.
Toz toprak bir yola saptıklarında çiftliğe az kaldığını anladı kız. Arkasına yaslandı, derin nefesler alarak heyecanını bastırmaya çalıştı. Babası hep “çok heyecanlanırsan arkana yaslan ve derin derin nefes al ” derdi. İlk defa bu gün denemişti. Galiba işe yarıyordu da.
Büyük taş duvarlı bir evin önünde durdular. Daha arabanın motorunu durdurmadan bahçe kapısının önünde sim siyah dev gibi bir köpek belirdi, hemen ardından da güleç yüzlü bir adam. “Hoş geldiniz” diye seslendi adam kapının ardından, köpeği de “Kara kız” diye tanıttı, çiftliğin ilk köpeğiydi. Yıllardır burada yaşadığı ve insancıl olduğu için çiftlik içinde bağlı olmadan özgürce gezebilirdi ve kız için en önemlisi de çocukları çok severdi. Güleç yüzlü adam kapıyı açarken ekledi, “eğer istemediğiniz bir şey yaparsa Kara Kız sert bir tonda hayır demeniz yeterli”
Grup daha içeri girmeden Kara Kız ok gibi ayrıldı kapıdan. Koşa koşa evin arkasına dolandı ve aynı hızla ağzında bir top tutarak evin diğer köşesinden çıkıp üstlerine doğru koşmaya başladı. Tereddüt geçiren baba güleç yüzlü adama bakıp bir şeyler söyleyecekti ki adam durumu kavrayıp “deneyebilirsiniz” dedi. Ardından baba sert bir ses ile “hayır” dedi. Köpek olduğu yerde durdu. Top ağzından düştü, mahzun bir ifade ile kendilerine doğru bakmaya başladı.
Gördüklerinden etkilenmiş olacak ki baba gülümsedi, bu gülümseme Kara Kız’a yetmişti. Topu tekrar ağzına alıp sarsak adımlar ile yanlarına geldi.
Büyük bir bahçe içine yerleştirilmiş tek katlı taş bir binaydı çiftlik. Yemyeşil bahçe içinde belirli bölgeler çeşitli yüksekliklerde çitler ile çevrilmişti. Bu küçük alanlar kızın ilgisini çekti. Adının Gökhan olduğunu öğrendiği görevliye bu alanların ne işe yaradığını sordu. Aslında çevrede gezmek için izin almak istiyordu ama bunu söylemeye cesaret edemiyordu. Gökhan, “Burada bir sürü köpek var küçük hanım” dedi “hemen hepsi bu bahçede oynuyor”, bu lafı duyunca kızın gözleri parladı. Gökhan devam etti “bu oyun saatlerinde küçük ya da yavru köpeklere zarar gelmesin diye boylarına göre küçük bahçelere dağıtıyoruz.” “Yani” dedi kız sesi heyecandan titriyordu, “burada oyun oynanabiliyor mu?” Gökhan evet anlamında kafasını salladı ve ekledi “Kara Kız size neden top getirdi sanıyorsun”
Babası izin vermişti kıza, gözden kaybolmadan Kara Kız ile top oynayabilirdi. Gökhan ağabey eklemişti, “top ile oynarken dikkat et, top senin ile köpek arasında girmesin. Köpek topa atlar ama sana çarpar.”
Bahçede Kara Kız ile oynamaya kendini nasıl kaptırdığını ancak anne be babasının oturduğu gölge alanın boş olduğunu fark edince anladı. Merak için de etrafa bakarken Kara Kız’a olan ilgisi bir anda bitmişti. Ortada bir sorun olduğunu fark eden Kara Kız genzinden gelen havlamalar ile dikkati tekrar üstüne çekti. Ama bu defa ağzında top yoktu. Kafası ile açık olan bir kapıya bakıyordu. Kara Kız önde küçük kız arkada açık kapıya doğru ilerlediler. Kapıya yaklaştıkça içeriden köpek havlamalarının geldiğini fark etti kız. Heyecanlandı, bu heyecanı anlamış gibi adımlarını daha da hızlandırdı Kara Kız.
Kapıdan önce Kara Kız girdi, etrafı kokladıktan sonra küçük kızın girebilmesi için yana çekildi. Güneş altında oynadıkları uzun süre yüzünden kızın gözlerinin loş ortama alışması biraz zaman aldı, bu süre içinde diğer odalardan gelen anne ve babasının seslerine doğru ilerledi. Koridorda 6 kapı vardı 3’ü sağda, 3’ü solda. İlk kapının önünden geçerken içeri kaçamak bir bakış fırlattı, oda ortasından bir tel örgü ile ikiye ayrılmıştı. Tel örgünün arkasında bir sürü yavru köpek vardı. “Yaşasın” diye düşündü kız birazdan köpeğini göreceğini biliyordu artık. Adımlarını hızlandırarak seslere doğru yürüdü. Kapı yarı açıktı, içeri uzattı başını, bu oda da ortasından tel örgü ile ayrılmış bir yerdi. Ama bu defa telin kapısı açık ve etrafta koşuşturan, birbirlerini yakalamaya çalışan bir sürü yavru köpek vardı.
İçeri girdiğinde kapının ardında kalan anne köpeği gördü, irice bir hayvandı. Gökhan kızın geldiğini görünce normal bir ses ile “bak Angel senin yavrularını göremeye kim gelmiş” dedi. Bu sözleri duyunca annenin isminin Angel olduğunu anladı kız. Ne yapacağına karar veremedi bir an. İçinden yavruları birer birer kucaklamak geliyordu, ama Angel’in buna izin verip vermeyeceğini kestiremiyordu, devreye Gökhan girdi. “Gel bakalım küçük kız” dedi “önce anneye bir merhaba diyelim, seni tanısın”. Kızın omuzlarından hafifçe tutup Angel’e yaklaştırdı. Angel hemen kızın bacaklarını ve ayakkabılarını koklamaya başladı. Aldığı kokulardan memnun kalmış olacak ki kafasını kızın kucağına doğu uzattı. Bu hareketi, dışarıda oynarken Kara Kız’da yaptığı için ne demek istediğini anladı küçük kız ve kıllı koca kafayı okşamaya başladı.
Sevgi ve güven gösterisi bittikten sonra sıra yavrulara gelmişti. İrice kedi boyutlarında 6 küçük yavru etraflarında koşuşturuyordu. Küçük kız’ın aklında sürekli gezinen bir düşünce vardı, “bunlardan birini alıp gideceğiz. Bunlardan birini alıp eve gideceğiz.”
Karar vermek çok zordu. Hepsi birbirinden güzel, birbirinden şirin yavrulardı. En sonunda baba, evde azınlık durumuna düşmemek için en iri erkek yavruda karar kıldı. Küçük kızın gözleri parladı bu seçimden sonra tüyleri en parlak, en oyuncu yavruyu seçmişti babası.